Son dönemlerde küresel ölçekte yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlar dikkate değer bir artış gösteriyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2024 raporuna göre, dünya genelindeki temiz enerji harcamaları ilk kez 2 trilyon doları aşmış durumda. Ancak bu büyüme her bölgede eşit dağılmıyor. Çin, Avrupa Birliği ve Hindistan gibi ülkeler yenilenebilir enerji alanında önemli ilerlemeler kaydederken, ABD ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde, ayrıca özel sektörde bir yavaşlama gözlemleniyor. Özellikle ABD’de maliyetlerin yükselmesi ve teşviklerin azalması, birçok projenin ertelenmesine yol açıyor. BloombergNEF’in 2025 ortası tahminlerine göre, Kuzey Amerika’da iptal edilen yenilenebilir enerji projelerinin toplam kapasitesi 50 gigavatı aşmış bulunuyor. Bu bölgesel gerilemeler, özel sektörün uzun vadeli yeşil taahhütlerinde tereddüt yarattığını ve bazı büyük enerji şirketlerinin yeniden fosil yakıtlara döndüğünü işaret ediyor.
Bu şirketlerden biri, Birleşik Krallık merkezli küresel petrol devi BP. Şirket, birkaç yıl önce kendisini “Beyond Petroleum” olarak yeniden tanımlayarak yenilenebilir enerjiye öncülük etme iddiasında bulunmuştu. Ancak günümüzde bu vizyondan uzaklaşmış durumda. BP, son zamanlarda rüzgar ve güneş gibi yeşil enerji yatırımlarından çıkarken, petrol ve doğalgaz üretimini artırmaya odaklanıyor.
BP CEO’su: Temiz Enerji Stratejisi Fazla Hızlı ve Fazla İleri Gitti
BP’nin yeni CEO’su Murray Auchincloss, Şubat ayında yaptığı bir açıklamada, “Çok fazla şeyi aynı anda takip etmeye çalıştık. Temiz enerji stratejisi fazla hızlı ve fazla ileri gitti.” ifadelerini kullandı. Bu sözler, şirketin yeni yöneliminin habercisi niteliğindeydi. BP şimdi yenilenebilir enerji yatırımlarını azaltıp, petrol ve gaz alanlarında büyümeye yoğunlaşacağını belirtiyor. BP, 2027’ye kadar 20 milyar dolarlık varlık satışı yapmayı planlıyor ve bunların büyük kısmı temiz enerjiyle ilgili varlıklar olacak.
BP’nin şimdiki petrol ve doğalgaza öncelik vermesi, beş yıl önce açıkladığı iddialı planlarla tamamen çelişiyor. 2030’a kadar fosil yakıt üretimini yüzde 40 azaltma sözü veren BP, o dönemde güneş enerjisi, rüzgar türbinleri ve elektrikli araç altyapısı gibi alanlara milyarlarca dolar yatırmıştı. Ne var ki, bu girişimler beklenen kazancı sağlayamadı. Üstelik ABD’de Donald Trump’ın yönetimiyle teşviklerin azalması, bu projelerin finansal başarısını daha da sınırladı. Ortaya çıkan durum, BP’nin verdiği sözleri hızla göz ardı etmesi için yeterli oldu.
Rüzgar ve Güneş Enerjisi Yatırımlarından Çıkılıyor
BP’nin bu geri adımı yalnızca bir strateji değişikliği değil, aynı zamanda küresel enerji sektöründeki daha geniş bir trendin parçası. Şirket, ABD’deki tüm kara rüzgar portföyünü satarken, güneş enerjisi şirketi Lightsource’daki yüzde 50’lik hissesini de elden çıkardı. Ayrıca, Japon enerji devi JERA ile kurduğu ortaklık kapsamında açık deniz rüzgar projelerinin çoğunu bu yapıya devretti. Diğer yandan, Azerbaycan’dan Türkiye’ye uzanan TANAP doğalgaz hattındaki 1 milyar dolarlık hissesini özel yatırım şirketi Apollo’ya sattı. Bu adımlar, BP’nin 2020’lerdeki yenilenebilir enerji liderliği iddiasının artık terk edildiğini net biçimde gösteriyor. Oysa şirketin yıllar önceki açıklamalarında, yenilenebilir enerji gelirlerinin toplam gelir içindeki payını yüzde 50’nin üzerine çıkarma hedefi bulunuyordu.
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesiyle değişen politik iklimin de BP’nin bu kararında etkili olduğu düşünülüyor. BP’de yüzde 5’lik hisseye sahip Elliott Investment Management grubu, şirketin verimli olmayan temiz enerji projelerinden vazgeçip, daha karlı alanlara yönelmesi için yoğun bir kampanya yürütüyor. Trump dönemiyle bu yaklaşım, özellikle Amerikalı yatırımcılar arasında yaygınlaşmış gibi görünüyor. Bu nedenle, BP’nin bu hamlesine benzer başka strateji değişikliklerini de görebiliriz.